Youtube

Instagram

18 Eylül 2011 Pazar

biri "KONSEPT" mi dedi? #3

yine bir konsept yazı ile karşınızdayım... ben çok sevdim bu işi =)


SPORTS_SHRINERS_jt_stern.jpg


Fotoğraf http://www.justintimberlake.com/ adresinden alınmıştır.


gelelim konumuza... şu sıralar golf sporu sürekli karşıma çıkmakta... golfe mi başlasam ne =) öncelikle golf deyince ilk aklıma gelen justin timberlake'in golf tutkusu =) herhalde JT hayranı olup da onun golf tutkusunu bilmeyen yoktur =)) geçenlerde geliri bir çocuk hastanesinin yapımına aktarılacak bir turnuva ile gündeme geldi kendisi yine... hatta ben bunun üzerine "justin'in 'kedi'si olmak istiyorum" diye bir paylaşımda bile bulunmuştum facebook'ta =))

kuzeyguney

Fotoğraf http://www.kanald.com.tr/kuzeyguney adresinden alınmıştır.


şimdi golfte kedi ne demek bilmiyorsanız kıvanç'ın yeni dizisi kuzey güney'i izlememişsiniz demektir =)) henüz iki bölüm yayınlandı ama ben beğendim diziyi ;) gerçi beğenmesem de kıvanç için izlerdim ya neyse :P kıvanç en spor salonundan çıkmış haliyle arz-ı endam ediyor dizide =)) ben sadece başroldeki kıza pek ısınamadım... kıvanç bade ile olsun istiyorum =)) rengimi de belli etmiş olayım böylece :P

Bin JipFotoğraf http://www.hifi.nl/recensies/2443/Bin-jip.html adresinden alınmıştır.


ortamı yeterince sulandırdıktan sonra şimdi gelelim bir diğer golf içerikli konuya... dün kim ki duk'un boş ev isimli filmini izledim... kim ki duk çok enteresan bir yönetmen... filmlerinin tarzı da öyle... karakterleri konuşturmadan çok şey anlatabiliyor bu adam... "boş ev" filmine gelince, golf sporu bol bol ve en haşin tarafıyla karşımıza çıkmakta bu filmde... konusuna gelirsek başroldeki çocuk kapılara ilanlar asıyor... bir süre sonra gelip onları kontrol ediyor... eğer ilan yerinde duruyorsa evde kimse olmadığını anlıyor... maymuncuk ile kapıyı açıp eve giriyor ve o evde kısa süreli yaşamaya başlıyor... evin bozuk aletlerini tamir ediyor... çamaşırlarını elinde yıkıyor... sonra ev sahipleri gelince görünmeden evi terkediyor... işte bu durum böyle devam ederken bi gün girdiği bi evde aslında yalnız olmadığını farkediyor... kocasından şiddet gören bu kadın ile aralarında ilginç bir ilişki başlıyor... hikaye böyle gelişip gidiyor... ve hemen hemen her sahnede golf karşımıza çıkıyor...

filmin çok çarpıcı olan son sahnesinde kadın ve çocuk birlikte tartıya çıkıyorlar ve tartı sıfırı gösteriyor...


sonra da şu flaş laf gelip çatıyor:


“it’s hard to tell that the world we live in is either a reality or a dream”…


meâli =) ---> içinde yaşadığımız dünyanın gerçek mi yoksa rüya mı olduğunu söylemek zor...


filmin sloganı ise şu:


“hepimiz kilitlerimizi açacak kişiyi bekleyen birer boş eviz”…


velhasıl-ı kelâm değişik bir sinema deneyimi için bu filmi izleyin derim ben ;)


bu arada filmde oynayan çocuk my girl'de oynayan çocukmuş... bu dizi her yerde karşıma çıkıyor ve çok da seveni var ama ben hala sıraya alıp izleyemedim =( artık farz oldu izlemek ;)


şimdi gelelim filmde çalan muhteşem şarkıya... ben bayıldım bu şarkıya ve hemen küçük bir araştırma yaptım... şarkıyı belçika vatandaşı natacha atlas söylüyor... şarkının adı gafsa... natacha atlas kudüs doğumlu mısır'lı bir baba ile islamiyeti tercih etmiş ingiliz bir annenin çocuğu... arap ezgileri ile elektronik müziği birleştirmesiyle tanınıyormuş... işte o muhteşem şarkı ;)


[dailymotion id = xj1i9c]


şimdi arap müziği demişken benim arap müziğine olan ilgim çocukluğuma dayanmakta aslında... hani kurt dökme müziği olarak ünlenen mezdeke albümleri çok meşhurdu ya bi ara... işte o zamandan beri hastasıyımdır ben bu ezgilerin... demek ki neymiş "mezdeke" deyip geçmemek lazımmış =) sonra kuzenimin de vasıtasıyla mısır'ın müzik kralı amr diab ve diğer arap sanatçılarını da dinlemeye başladım... hamaki ve tamer hosny gibi... gördüm ki arap müziği sadece kurt dökme müziklerinden ibaret değil... çok sağlam slow şarkıları da bulunmakta... işte bu postu böyle bir şarkı ile bitirir, bir dahaki yazıda görüşmek üzere derim efendim ;) saygılar...


[youtube http://www.youtube.com/watch?v=GKHyL0L05gU&w=420&h=315]

17 Eylül 2011 Cumartesi

Korece "Zaman"lar

bildiğiniz üzere uzun zamandır korece ile ilgili bişeyler yazacağıma dair söz verip yazamıyordum... bu post ile ufak bi başlangıç yapmış olayım... belki benim için de bi itici güç olur da vesileyle korece çalışmaya başlarım tekrar ;) korece üç kurdan oluşuyor... ben birinci kuru harbiye'deki kursta tamamladım... ikinci kur da bu ay içinde başlayacak ama gidebilecek miyim bilmiyorum... hocamız So Yon Yan çok tatlı ve güler yüzlüdür... kursu gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim... yalnız ciddi ciddi her hafta çalışmak gerekiyor... yoksa ipin ucu kaçıyor... kursun tek kusuru konuların fazla hızlı gitmesi... onun dışında gayet başarılı ;)

geçen hafta yaptığımız blog buluşmasında Masal Evi zamanları öğrenmek istediğini söylemişti... ben de uzun süredir zamanlarla ilgili olan notumu buraya koymak istiyordum ancak notun fotoğrafını çekmeye üşeniyordum =) bugün nihayet çektim o fotoğrafı =)



diziler/filmler dolayısıyla hepimizin az çok kelime bilgisi var... ama zamanlar konusunda pek bir bilgimiz yok... işte bu not size bu konuda yardımcı olacaktır diye düşünüyorum... görüldüğü üzere bir zamanın 4 farklı şekli var =( korece hakikaten çok zevkli bir dil ama dediğim gibi ciddi çalışmak gerekiyor...

bi dahaki korece postunda örnek cümlelerle devam etmeye çalışacağım ;) iyi çalışmalar =)

not: samimi-normal bölümünde yer alan numaralı bölümde, sondaki harfe/heceye göre çekimin değiştiğini görebilirsiniz... 3 numaradaki çekim, 1 ve 2 numara haricindeki harfler/heceler söz konusu olduğunda geçerlidir...

not 2: kurs hakkında detaylı bilgi için tıklayınız ;)

12 Eylül 2011 Pazartesi

biri "KONSEPT" mi dedi? #2

[dailymotion id = xbnb7z]


geçenlerde tv'de gökhan kırdar'ın "üstüme basıp geçme" şarkısının videosuna rastladım... tam da şarkının şu kısmıydı... nefret değil mi bu yalan sevişmeler? ... bu cümle bana yakın zamanda izleyip yazısını da yazdığım blue valentine filmini hatırlattı...

File:Blue Valentine film.jpg


Fotoğraf http://en.wikipedia.org adresinden alınmıştır.


niyeyse ben çok etkilendim bu filmden... filmde bolca cinsel içerik de mevcuttu ancak başlardaki sahne hariç diğerleri hiç rahatsız etmedi beni... şimdi gelelim bu cümlenin anlam bulduğu sahneye... karı koca ikinci sınıf bi otele giderler... ama kadın artık her şeyi bitirmiştir kafasında... adam o kadar özverili ve iyi yürekli olmasına rağmen kadın niyeyse zorla katlanmaktadır adama... işte malum sahnede yalandan bi sevişme geçer... kadın uzun zamandır adamla birlikte olmak istememekte ancak sesini de çıkarmamaktadır... ama ryan gosling'in süper canlandırdığı karakter bu "bedenimi alabilirsin ama ruhumu asla" tavrı ile çileden çıkar... ben ryan gosling'i yine çok beğendim bu filmde... rolünün hakkını vermiş... ölümüne aşık ama biraz ezik roller çok yakışıyor bence kendisine...

27mlcmt-mehsoul

Fotoğraf http://www.hafifmuzik.org adresinden alınmıştır.


şimdi gelelim filmden başka bir detaya... filmin başındaki sahnelerden birinde ryan gosling kızı ile oynamakta ve ona talk box'lı org çalmaktadır... talk box için bakınız... filmde kullanılan bu enteresan müzik aleti ile benim ilk karşılaşmam değildir... şöyle ki soul kitchen filminin çok beğendiğim film müziklerini edinebilmek için filmin soundtrack albümünü almıştım... bu arada son yıllarda dinlediğim en başarılı soundtrack albümlerden biridir bu albüm... şiddetle tavsiye olunur... albüm iki cd'lik bir müzik ziyafeti sunmaktadır... bu albümdeki favori şarkım ise i wanna be your man'dir... o zamanlar bu şarkıyı dinlerken solistin sesindeki tizleşme de ayrı bi hoşuma gitmişti... sonra merak edip bi internet taraması ile şarkının amatör videoları da dahil birçok videosunu izlemiştim... ve böylece bu sesi çıkarmak için kullanılan aleti de keşfetmiştim... işte bu alet tam da ryan gosling'in filmde kızına çaldığı orgda kullandığı alettir... filmde görünce direkt olarak bu şarkı gelmişti aklıma... şimdi 1987 yapımı bu güzel şarkıyı keyifle dinleyebilirsiniz ;)


[dailymotion id = x1feyq]


yine konsept dedik ve bi yerden girip başka bi yerden çıktık =) durum budur ;)

4 Eylül 2011 Pazar

sanırım bende saat takıntısı var =)

saat dediğimiz şey insana sınıf atlatan bi şeydir bence... iyi bi saat kişinin görüntüsünü ve tarzını anında değiştiriverir...

en son gumiho'da lee seung gi'nin kullandığı lego saate aşık olduktan sonra o saati amazon'da buldum ama çok pahalı geldi =) almadım... sonra baktım toy watch da oldukça eğlenceli, renkli saatler üretmiş... onlara baktım... sarısını da çok beğendim... sonra yine parama kıyamayıp almadım onu da =) gittim kendime atlas pasajı'ndan 30 TL'ye toy watch çakması sarı bi saat aldım =)) (ki gerçek fiyatın %10'u eder :P) o saatimi hiç bıkmadan usanmadan ve çok severek eskitene kadar kullandım... ama ucuz etin yahnisi durumu oldu biraz =)) kordonu çok eskidi ve sürekli geri kalmaya başladı... şimdi yeniden saat arayışına girdim... hem bu sefer paraya da kıyacağım :P ama yine hamili kart yakınımdır kabilinden %50 indirimli alacağım bunlardan birini ;)

ben altın rengi ve kahverenginin hastasıyımdır... işte size beğendiğim saatlerden birkaç örnek ;)


[slideshow]


Bütün saat fotoğrafları http://www.saatvesaat.com.tr/ adresinden alınmıştır.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Blue Valentine...


Fotoğraf http://www.daemonsmovies.com adresinden alınmıştır.


uzun zamandır listemde olan bi filmdi... hatta vizyona girmesini bile uzun süre beklemiştim... çıktıktan sonra da yeterlik belası yüzünden sürekli ertelemiştim izlemeyi... yeterlik geçince de izleyememiştim... filmin ağır duygusal bi mevzusu olduğunu tahmin ettiğimden herhalde elim varmamıştı bi türlü... neyse ki izledim bugün... iyiki de izlemişim ;)


fazlasıyla gerçekçi, güzel bi filmdi... ryan gosling müthişti yine... oynadığı karakterin iyi yüreği ve çaresizliği içimi acıttı...


ryan gosling bende hep şu duyguyu uyandırıyor: bu kadar soğuk görünüp aynı zamanda bu kadar sıcacık (içten seven anlamında) rollerin adamı olabilen bi oyuncu daha var mıdır acaba...


filmden çok çarpıcı bi replik: 


"öylece yok olabiliyorlarken hislerine nasıl güvenebilirsin ki?"


bi sahnede ryan gosling kızlarla ilgili çok yerinde bi tespitte bulundu:


"sürekli beyaz atlı prenslerini ararlar ama sonunda iyi işi olan biriyle evlenirler"...


doğru söze ne hacet =)


bi de filmin havai fişekli son sahnesi müthişti... alakası yok ama bana eşkiya'yı anımsattı...


dipnot: filmdeki bazı şarkılar ryan gosling'e aitmiş... yanlış hatırlamıyorsam mandolinle çaldıkları ona aitti...