Youtube

Instagram

9 Haziran 2014 Pazartesi

Hiç Hesapta Olmayan Turistik Gezimiz...

Geçenlerde o kadar piyango bir gün yaşadık ki... O gün karşılaştığımız güzellikler bu yazıyı yazmama vesile oldu...

Elif'e kiralık ev arayacağız diye Cevizlibağ ve Zeytinburnu'nun varoş mahallelerinde kaybolarak başladık güne... Neredeyse bütün sokakları karış karış dolaştıktan sonra yol bizi Tıbbi Bitkiler Bahçesi'ne çıkardı... Hadi gelmişken bi bakıp çıkalım dedik ve muhteşem ekinezya ile tanıştık...


Kış çayı olarak bayılarak içtiğimiz ekinezyanın bitkisi de çok güzelmiş... Mis gibi de kokuyordu...

Karnımız acıkınca daha önce deneyip beğendiğimiz Merkezefendi'nin tarihi köftecisinde köfte yiyelim bari dedik... Köfteciye doğru yürürken hiç olmadık bi yerde şahane bi yer çıktı karşımıza... Manastır Cafe&Restaurant...


Bi yanımız Balıklı Rum Manastırı, bi yanımız mezarlık, bi yanımız varoşlar :) Ortasında da, gelen müşterileriyle ve atmosferiyle Nişantaşı'nı aratmayan Manastır Cafe :) Neye uğradığımızı şaşırdık resmen... Manastır Cafe'de güzel bir yemek yedikten sonra Balıklı Rum Manastırı'nı da bi görelim dedik... Ve Konstantinopolis'in Ayasofya'dan gizli bir geçitle geldiği bu manastıra hayran kaldık... Görevli amca da çok sıcakkanlı ve konuşkandı sağolsun... Epey bilgi verdi bize ayaküstü... Rivayete göre İstanbul'un fethedildiği gün bir papaz Ayazma suyunun kaynağının yanında balık pişiriyormuş... Bir arkadaşı İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğini söylemiş... Ancak papaz şehrin düştüğüne inanmamış ve ancak şu pişirdiğim balıklar canlanırsa inanırım buna demiş... Bunun üzerine de balıklar canlanıp Ayazma suyuna atlamışlar... O günden itibaren Ayazma suyunun bulunduğu manastır "Balıklı" olarak anılmış...

Sözün özü zamansız gelen bu turistik gezimiz ihya etti bizi :) Ev konusuna gelince; bulamadık uygun bi yer :(


Bu arada Manastır ve Merkezefendi semti ile ilgili de biraz daha bilgi vermiş olayım... Manastır 5.yy.'dan kalma... İçindeki Ayazma suyu şifalı... Biz de içtik tabi gitmişken :) Az önce de bahsettiğim gibi manastır adını, Ayazma suyunun içinde yüzen balıklardan alıyor... Manastırın hemen hemen her noktasındaki yasemin çiçeklerinin kokuları manevi havayı destekleyen müthiş bir detaydı... Bir de dilek diledim hazır böyle ruhani bir mekana gitmişken :)


Semte ismini veren Merkez Efendi ise mesir macununu ilk yapan ve Nevruz'da dağıtarak bu geleneği başlatan ilk kişiymiş... Ve aslen Denizli'liymiş kendisi... Germiyanoğulları'ndan... Bu arada bu aralar sürekli Denizli çıkıyor karşıma :) Kitabını yeni bitirdiğim Hasan Ali Toptaş da Denizli'li imiş...

Her köşesinden tarih fışkıran ve bunca şeye rağmen hâlâ güzel kalmayı başarabilen şehrimiz İstanbul her geçen gün bizi şaşırtmaya devam ediyor... Doğma büyüme İstanbul'lu olan bizler bile çoğu yerini bilmiyoruz... Kim bilir böyle kıyıda köşede kalmış daha ne çok keşfedecek yeri var İstanbul'un...

Velhasıl-ı kelam her şeye rağmen çok güzelsin be İstanbul...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder