Youtube

Instagram

1 Ocak 2012 Pazar

biri "KONSEPT" mi dedi? #10

yeni yılın ilk yazısını bir konsept yazıya ayırdım efendim ;) hepimize mutlu yıllar olsun =)


Fotoğraf http://www.marslogistics.com adresinden alınmıştır.


geçenlerde aklıma geliverdi öylece... acaba bob ross istanbul'un erguvanlarını nasıl resmederdi?


Fotoğraf http://en.wikipedia.org adresinden alınmıştır.


eminim çok güzel anlatarak ve yaşayarak resmederdi tuvala erguvanları... erguvan zamanına da var daha ama nereden aklıma düştü erguvanlar bilmiyorum... belki de bu sene istanbul'un erguvanlarını göremeyeceğimdendir =( çünkü erguvan zamanı yani nisan-mayıs aylarında teksas'ta olacağım... neyse hemen hüzün bulutlarını dağıtıyorum =)

Fotoğraf http://acupofcaffein.blogspot.com adreinden alınmıştır.


yazıyı hazırlarken erguvanın ingilizcesine de merak edip baktım... judas tree veya redbud olarak geçiyor... daha zengin görsel kaynaklar bulurum diye ingilizce de arama yaptım... bir de ne göreyim... teksas'ta redbud cafe diye bir yer varmış =)

Fotoğraf http://redbud-cafe.com adresinden alınmıştır.


gidince bulurum artık =) meğerse teksas'ta da erguvanlar varmış... olaya bakın =) hatta texensis diye bir türü bile varmış erguvanın... teksas'ta yetiştiği için bu adı almıştır herhalde... bu bir işaret olsa gerek :P doğru yere gidiyorum demek ki =))

neyse konuyu fazla dağıtmadan bob ross'a geri dönelim =) bob ross denince hepimizin aklına kuşkusuz resim sevinci (joy of painting) programı gelir... ne güzel programdı değil mi... o kadar güzel ve yapılabilir anlatırdı ki yaptığı resimleri bob ross, sanki program bitiminde önünde malzeme olsa sen de aynı resmi yapıvereceksin gibi hissettirirdi... hatırlarsanız kullandığı renkler de öyle bildiğimiz renklerden değildi =) işte bu alengirli renklerden benim aklımda en çok kalan titanyum sarısıdır =) bu arada ben de doktora tezimde titanyum dioksit (TiO2) çalışacağım... titanyumu sevmem boşa değil, kaderim daha çocukluğumda yazılmış :P

bu titanyum sarısı rengini ilk keşfeden ressam ise tablolarında sarı tonları kullanmayı çok seven van gogh imiş... bu arada inşallah van gogh'un kullandığı rengin adını yanlış hatırlamıyorumdur... bir şey sarısıydı ama titanyum mu yoksa başka bir şey mi onu hatırlayamıyorum =)

Dosya:Vincent Willem van Gogh 128.jpgFotoğraf http://tr.wikipedia.org adresinden alınmıştır.


van gogh bu rengi ilk olarak ünlü vazoda oniki ayçiçeği tablosunda kullanmış... bu bilgiyi de trt'deki tuvaldeki başyapıt (the private life of a masterpiece)  programından öğrenmiştim... programın bir bölümünde van gogh'un hayatı ve eserleri anlatılmıştı... bu program benim favori programlarımdandı... ama artık yayınlanmıyor =( ben ne çok trt izliyormuşum meğerse =)

Fotoğraf http://www.amazon.com adresinden alınmıştır.


sanatçıların nasıl bir yaşam sürdükleri, eserlerini hangi psikolojiyle ve ne için yaptıkları çok güzel veriliyordu bu programda... hikayesini bilince de bu eserler daha bir anlam kazanıyordu gözümde...

Dosya:Glyptoteket Degas1.jpgFotoğraf http://tr.wikipedia.org adresinden alınmıştır.


programın başka bir bölümünde ise ünlü ressam ve heykeltraş degas'nın hikayesi anlatılmıştı... ve onun en ünlü eseri olan 14 yaşındaki küçük dansçı heykeli derinlemesine incelenmişti... heykel ile ilgili detaylı bilgi için bakınız... normalde hikayesini bilmeden bir yerde görmüş olsam ki bu yer new york oluyor =) "bu ne biçim bir heykel, ne çirkin, niye bu kadar ünlü olmuş ki" diye cümleler sarfedebileceğim heykel şimdi en çok görmek istediklerimden... işte programın etkisi =)

sanat güzel şey vesselam... çok fazla bilgim olmasa da bildiğim kadarı bile bana yetiyor =) bu bildiğim kadarını öğrenmeme de böyle güzel programlar veya okuduğum kitaplar vesile oluyor... müzik uğruna kitabını okuyarak tanıdığımız edward munch ve eseri munch'un güneşi de buna bir örnek olarak verilebilir...

Fotoğraf faculty.washington.edu adresinden alınmıştır.


bu kitapla sevdiğimiz başka bir şey de daha önce de bahsettiğim gibi piyanodur... keman ise piyanodan sonra en sevdiğim klasik müzik aletidir... keman demişken; kemana bambaşka bir yorum getiren david garrett'in muhteşem smooth criminal yorumuyla yazımıza son verelim ;) bakınız "yazıyı bu yakışıklı arkadaşa bağlayacağım diye dokuz takla atan blog yazarı" :P sağlıcakla kalın efendim ;)


[youtube http://www.youtube.com/watch?v=70EvLqYvJks&w=560&h=315]

2 yorum:

  1. öhöhöm pek sayın "yazıyı bu yakışıklı arkadaşa bağlayacağım diye dokuz takla atan blog yazarı" :) öncelikle tam da sulugöz olduğum bir dönemde bize ergüvanlar üzerinden anyong deme emi :S :) peşinen söyleyeyim, redbud cafe ağzına layık bir cafe çıkarsa eğer oraya her gittiğinde bizi hatırlayacaksın! yaksuk mu? :D hatta kap laptop'ını kafeden bize yazı yazıp gönder :D
    14 yaşındaki küçük dansçı marie'nin hayat öyküsüne de üzüldüm neyseki küçük kız kardeş o bataktan kurtulmuş, prof bile olmuş...
    ah munch’un güneşi ah :) bizi nerelere götürdü yine :) ketil amcanın sayısız kitabı var ama türkçeye geçmiş 2 kitabı var sırf, keşke diğerlerini de okuyabilsek :D
    yorumumu david abi ile kapatmak için konu düşünüyorum ama bulamadım şimdi :D keman güzeldir diyeyim ne diyeyim :D severiz david'i, saygılar sevgiler bizden :D

    YanıtlaSil
  2. sevgim erguvanları yazarken benim de boğazımda bir düğümlenme olmadı değil =) neyse herşey güzel olacak inşallah ;) teksas'taki erguvanları her gördüğümde ve o cafe'ye her gittiğimde sizi ve istanbul'u anacağıma söz veriyorum ;) yazı da yazarım tabi, yazmam mı =)

    evet küçük kız kardeş o bataktan kurtulup prof olmuş ama dünyaca ünlü olan marie olmuş... kaderin cilvesi mi desek, ne desek bilemedim =)

    hakikaten türkçeye daha çok kitabı çevrilse de okusak değil mi? bu arada ben "amerika'ya gidince alınacaklar" listeme ketil abimizin kitaplarını da ekliyorum ;) ingilizcelerini bulurum elbet orada ;) sana da bi sürpriz yaparım belki oradan =)

    ah david ah diyerek yorumumu sonlandırıyorum :P

    YanıtlaSil